Babalık Davası Nedir?

Evlilik dışında doğmuş olan çocuk ile baba arasındaki soybağının kurulabilmesi için babanın çocuğu tanıması ya da babalık davası açılması gerekmektedir. Babalık davası, evlilik birliği dışında doğmuş olan çocuğun, baba tarafından tanınmaması halinde gündeme gelen ve baba ile evlilik dışında doğmuş olan çocuk arasındaki soybağının, mahkeme kararı ile kurulması amacıyla açılan davadır. “Babalığın hükmen tespiti davası” şeklinde de nitelendirildiği görülmektedir.

 

Babalık davası, soybağına ilişkin bir çeşit nüfus kaydının düzeltilmesi davası niteliğindedir denilebilir. Soybağına ilişkin bir dava olmasından dolayı, Türk Medeni Kanunumuzun 284. vd. maddeleri uyarınca bazı özel hükümler ihtiva etmektedir. Bu nedenle teknik hususlar önemle dikkate alınmalı ve zaman kaybı yaşanmaması adına süreç son derece titizlikle yürütülmelidir.

Babalık Davası Nasıl Açılır?

Babalık davası, kimi zaman vatandaşlara mantıklı gelmeyen bazı şartların sağlanmasına bağlıdır. Her ne kadar bu şartlar ilk duyulduğunda hukuk eğitimi ve özellikle medeni hukuk ile Roma hukuku alanında eğitim almamış kişilere mantıksız geliyor olsa da, temelleri Roma Hukuku’na dayanan, soybağına ve nesebin belirli olmasına ilişkin bir hukuki temellendirmeye tabiidir. Bu nedenle babalık davasının açılabilmesi için öncelikle aşağıda belirtecek olduğumuz şartların varlığı aranmaktadır.

Babalık davası açılmasının şartları:

 
  1. Çocuk ile herhangi bir kişi arasında hukuki statü itibariyle baba-oğul ilişkisi meydana getirecek bir şekilde soybağının mevcut olmaması,

  2. Çocuk ile biyolojik baba haricinde herhangi biri arasında soybağı ilişkisi mevcut ise, soybağının reddi davası açılması suretiyle önceden mevcut olan bu soybağının mahkeme tarafından kaldırılmış olması,

  3. Babalık davası açmak isteyen tarafın, bu durumu Cumhuriyet savcısına ve Hazineye ihbar etmiş olması,

  4. Babalık davasının anne tarafından açılmış olması halinde kayyıma, kayyım tarafından açılmış olması halinde ise anneye ihbar edilmesi

 

Babalık davası, görevli ve yetkili mahkemeye verilecek olan bir dava dilekçesi ile açılmaktadır. Bu davanın usule ve esasa ilişkin oldukça teknik detaylar içermesinden dolayı, hak ve zaman kaybına uğranılmaması için mutlaka alanında uzman bir avukatın hukuki desteğinden faydalanılarak açılmasını tavsiye etmekteyiz.

Babalık Davasını Kimler Açabilir?

Babalık davası, Türk Medeni Kanunumuzun 301. maddesinin 1. fıkrasındaki açık hüküm gereği yalnızca anne veya çocuk tarafından açılabilmektedir. Ancak çocuğun üstün yararı ve tarafsızlık ilkesi gereği bu iki halde farklı uygulamalar söz konusu olmaktadır. Bunların en başında, çocuğun babalık davası nezdinde temsilinin anne tarafından değil, kayyım tarafından gerçekleştirilmesi gelmektedir.

 
Türk Medeni Kanunumuzun 301/1. Maddesine Göre: “Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler.”
 

Baba ise evlilik dışı çocuğunu kendi nüfusuna almak için babalık davası açmak durumunda değildir, çünkü kanunkoyucu tarafından kendisine, evlilik dışında doğmuş olan çocuğunu tanıma imkanı verilmiştir. Zaten anne veya çocuk tarafından açılacak olan babalık davası, babanın çocuğunu tanımayı reddetmesi halinde söz konusu olmakta dır, bu nedenle babalık davasını açma hakkı anne ile çocuğa verilmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, çocuğun biyolojik babası tarafından tanınması da, aynı babalık davasında olduğu gibi başka bir erkek ile çocuk arasında soybağının bulunması halinde söz konusu olamayacaktır; bu halde de öncelikle soybağının reddinin gerçekleştirilmesi gerekecektir.

Babalık Davası Kime Karşı Açılır?

Babalık davasında davalı, baba olduğu iddia edilen kişinin kendisidir. Ancak bu kişi ölmüşse, babalık davası baba olduğu iddia edilen kişinin mirasçılarına karşı açılır. Baba olduğu iddia edilen kişinin hiç mirasçısı bulunmuyorsa, bu kişinin mirası devlete kalacağından dolayı bu durumda babalık davası devlete karşı da açılabilecektir.

Dolayısıyla sırasıyla bu davanın kimlere karşı açılabileceğini sayacak olursak:

 

  1. Öncelikle babaya karşı açılır,

  2. Baba ölmüşse, babanın mirasçılarına karşı açılır,

  3. Babanın mirasçıları yoksa, devlete karşı açılır.

Babalık Davasında Babalığın Hükmen Tespiti Yanında İleri Sürülebilecek Diğer Talepler

Babalık davasının anne tarafından açılması halinde, baba olduğu iddia edilen kişi ile çocuk arasında soybağının kurulmasının yanında, annenin bazı mali haklarını babadan talep etme hakkı söz konusudur. Ancak annenin mali hak talepleri, aşağıda değinecek olduğumuz üzere yalnızca Türk Medeni Kanunumuzun aşağıda alıntılayacağımız 304. maddesinde yer alan istemlere ilişkin olabilecektir, bunun yanında manevi tazminat talebinde bulunulabilmesi için genel mahkemeler nezdinde ayrıca dava açılması gerekir(Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu görüşü doğrulamaktadır, Bakınız: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/4770 E., 2019/3562 K. sayılı kararı). Eğer ki açılmış olan babalık davasında manevi tazminat talebinde bulunulmuşsa, manevi tazminat yönünden eksik nispi harç tamamlattırılıp dosyanın tefrik edilmesiyle birlikte görevsizlik kararı verilmelidir.

 
 
 
Türk Medeni Kanunumuzun “Ananın Mali Hakları” Başlıklı 304. Maddesine Göre: “Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından aşağıdaki giderlerin karşılanmasını isteyebilir: 1. Doğum giderleri, 2. Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri, 3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler. Çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir. Üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilir.”
 

Ayrıca babalık davasını çocuk da açmış olsa, anne de açmış olsa; çocuk için babadan nafaka talebinde bulunulabilmektedir. Söz konusu nafaka, iştirak nafakası niteliğinde olup çocuğun ergin olduğu yaşa kadar devam edecektir. İhtiyaç halinde çocuğun erginliğe ulaşması akabinde yardım nafakası talep etmesi de mümkündür, yardım nafakasına ilişkin bu davayı erginliğe erişmiş olan çocuk açacaktır.

Babalık Davasında Deliller ve İspat

Babalık davasının, soybağına ilişkin bir dava olması nedeniyle, Türk Medeni Kanunumuzun 284. maddesi gereğince maddi olgular hakim tarafından resen araştırılır ve deliller de serbestçe takdir edilir. Ayrıca aynı maddenin ikinci fıkrası hükmü gereği tarafların soybağının belirlenmesi için zorunlu olan ve sağlık açısından tehlike yaratmatan araştırma ve incelemelere rıza göstermeleri yükümlülüğü söz konusudur. Tarafların bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, durum ve koşullara göre söz konusu edilen araştırma ve incelemelerden beklenen sonuç, o kişinin aleyhine doğmuş sayılabilir. Dolayısıyla bu davaya ilişkin olarak: Yargılama sürecinin yönetilmesi, deliller ve ispat konusunda hakime çok büyük yetki alanı tanınmıştır.

 
Türk Medeni Kanunumuzun 284. Maddesine Göre: “Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır: 1. Hâkim maddî olguları re’sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. 2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hâkimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hâkim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.”
 

Babalık davasında babalığın hükmen tespiti ile bu talebin yanında ileri sürülen maddi tazminat ve nafaka taleplerine ilişkin olarak her somut olayın gereklerine göre ayrı ayrı değerlendirilmek üzere nüfus kayıtları, tanık beyanı, DNA testi, doğum kayıtları, hastane kayıtları, çocuğun doğumu ve hayatını sürdürmesi için gerekli olan masraflara ilişkin her türlü kayıt ve evrak, mesajlaşma ekran görüntüleri vb. bir çok delil ileri sürülebilmektedir. Ancak Türk Medeni Kanunumuzun yukarıda alıntılamış olduğumuz 284. maddesi uyarınca taraflarca ileri sürülmemiş olsa dahi hakimin maddi olguları resen araştırma ve delilleri serbestçe takdir etme yetkisi söz konusudur.

a) Babalık Davasında DNA Testinin Rolü

Babalık davasında DNA testinin rolü son derece önemlidir. Çünkü işin uzmanları tarafından bilimsel ve teknik inceleme yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilen DNA testlerinde, çocuğun baba olduğu iddia edilen kişiye ait olup olmadığının tespitine ilişkin olarak %99.9 oranında kesinlik durumu söz konusu olmaktadır. Bu nedenle hakimin konuya dair karar vermesinde DNA testi sonuçlarının önemi göz ardı edilemeyecek durumdadır.

 

Ancak söz konusu bu DNA testinin de uygulama kurallarına ve Yargıtay kararlarına uygun olarak temin edilmesi gerekmektedir. DNA testinin sağlaması gereken şartları sağlamaması halinde istinaf ve temyiz incelemelerinde kararın bozulması ve dolayısıyla zaman kaybı yaşanılabilmesi mümkündür. Örnek vermek gerekirse, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 2021/5966 E. ve 2021/9684 K. sayısı ile verilmiş olan kararda tek hekim tarafından düzenlenmiş olan raporun, hükme elverişli olmadığı ve en yakın Adli Tıp Kurumundan heyet raporu alınması gerektiği ifade edilmiştir. Aynı şekilde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 2021/5738 E. ve 2021/9678 K. sayılı kararında çocuk ile babanın aynı anda ve birlikte DNA örneği vermeleri ile birlikte Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiği ifadesi vurgulanmıştır.

 

Bu vermiş olduğumuz örnekler, yalnızca tek bir konuya ilişkin olup bu ve benzeri hususların yargılama aşamasında önemle dikkate alınmaması halinde süreç oldukça uzayabilmektedir. Dolayısıyla sürecin, alanında uzman bir aile hukuku avukatı aracılığıyla yürütülmesi tavsiyemizi yinelemekteyiz.

b) Babalık Davasında Tanık Beyanlarının Rolü

Babalık davasında tanık beyanlarının rolü son derece zayıf kalmaktadır. Zaten Türk Medeni Kanunumuzun yukarıda alıntılamış olduğumuz 284. maddesi nedeniyle hakimin maddi olguları resen araştırma ve delilleri serbestçe takdir etme yetkisi mevcuttur. Bu nedenle davada yalnızca tanık beyanlarına dayanılmış olsa dahi hakim tarafından detaylı inceleme yapılabilir ve tarafların DNA testine tabii tutulmalarına hükmedilebilir.

 

Babalık davasında yalnızca tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulması mümkün olamamaktadır. Bu neviden bir hükmün bir şekilde kurulmuş olması halinde ise istinaf ve temyiz incelemesi sonucunda bozulması son derece mümkündür. Bu nedenle sürecin sürüncemede bırakılmaması adına mutlaka DNA testi gerçekleştirilmesi talep edilmeli ve bu testin de usulüne uygun bir şekilde alınması sağlanmalıdır.

Babalık Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Babalık davasında görevli mahkeme, aile mahkemesi; yetkili mahkeme ise Türk Medeni Kanunumuzun 283. maddesi hükmü gereğince, davanın taraflarından birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesidir.

 

Eğer yetkili mahkemenin bulunduğu yerde aile mahkemesi mevcut değilse, asliye hukuk mahkemesi bu davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakacaktır.

Babalık Davasında Hak Düşürücü Süre ve Zaman aşımı

 
 

Babalık davasında zamanaşımı değil, hak düşürücü süre söz konusudur. Bu nedenle sürelere uygunluk ve aykırılık, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ve hakim tarafından da resen gözetilir.

 

Anne açısından hak düşürücü süre, çocuğun doğumundan itibaren 1 yıldır. Ancak çocuk ile başka bir erkek arasında önceden herhangi bir sebeple soybağı kurulmuşsa, bu bir yıllık süre, çocuk ile kayden baba olan kişi arasındaki soybağının kaldırılmasından itibaren işlemeye başlayacaktır. Bu bir yıllık süre geçtikten sonra yalnızca haklı sebeplerin varlığı halinde dava açılabilecektir. Eğer bu süre geçtikten sonra dava açılmışsa, anne tarafından bu gecikmeyi haklı kılan bir sebep öne sürülmeli ve gecikmeye sebep olan şeyin ortadan kalkmasından itibaren 1 ay içerisinde dava açılmış olmalıdır.

 

Bunun yanında belirtmekte fayda görüyoruz, babalık davası çocuğun doğumundan önce de açılabilmektedir. Yani çocuk henüz anne karnındayken de babalık davası açılması mümkündür.

 

Çocuk açısından babalık davasının açılabilmesi açısından kanunkoyucu herhangi bir hak düşürücü süre öngörmemiştir. Dolayısıyla yukarıda mevzuubahis etmiş olduğumuz süreler, yalnızca anne açısından geçerli olan hak düşürücü sürelerdir.